Bir Zıvanadan Çıkma Klasiği

Çağımızın iki şeye ciddi ihtiyacı var:

Biri ‘samimi muhabbet’ (ihlas), diğeri de ‘itidal’ yani müspet hareket!

Bu ikisi aynı zamanda şeytani yapılanmaların önüne set çeken sağlam ve rahmani bariyerlerdir.

Şeytanın asla sevmediği ‘asimim muhabbet’tir, ihlastır. Çünkü şeytan, ancak muhlis kullara diş geçiremez. Ancak samimi muhabbetleri yıkamaz. O yüzden de en çok bunlara düşmandır.

Bir rivayet var ki, şeytan her gece avenelerini toplayıp, onlardan günlük işlerine dair tekmil alırmış. Bu içtimalarda İblis lainden en büyük âferini alan, birbirini samimi muhabbetle seven iki dostun arasını açan şeytanlardır.

‘Ben birbirini samimi seven iki dostun arasını açtım’ veya ‘iyi anlaşan karı koca arasına fit soktum’ diyen şeytanı, İblis, baş köşeye oturtur ve iltifat edermiş.

Çünkü nifak, fesad, hased ve zulüm ne kadar ‘insan’ doğasından beklenir şeyler ise, muhabbet ve müspet  hareket de o kadar ‘beni adem’in tabiatına yakışandır. ‘Beni Adem’, iman etmiş insana denir. Bir insan iman etmedikçe, Ademiyet vasfını kazanmaz çünkü.

O yüzden ‘insan’ Kur’an’ın hiçbir yerinde ‘iyilikle’ zikredilmez. Ama ‘beni adem’ her yerde mükerrem olarak anılmış ve muhatap kılınmıştır.

İhlas ve muhabbet-i ilahiye, insan denilen bozguncu ve kan dökücü varlığı, Cenab-ı Hakka muhatap bir kul makamına çıkartan bir tılsım, bir iksirdir. İşte ihlâslı ve muhabbetle hareket edenlerden zahir olacak hareket, ‘müspet hareket’tir.

Bendeniz de gücüm yettiğince müspet hareket etmeyi tercih ediyorum. Hareketim, izahım, ifadem birilerini incitecek olduysa onu hemen tebdil ederim.

Sözümü geri mi almış olurum? Hayır. Sözü, karşı tarafı incitmeyecek hale getiririm ama yine söylemek istediğimi söylerim.

Bazı müdekkik okuyucularım – Metin Yazar gibi, bu halime serzeniş ediyorlar. Eğer dikkatle bakarlarsa sözü söylemeyi esirgemediğimi görürler.

Bir zamanlar, bir padişah bir rüya görmüş. Çok etkilenmiş ve saray tabircisini çağırıp sormuş. Tabirci “Sultanım Allah korsun fakat sanırım bütün çocuklarınız ölecek” demiş. Sultan hiddetlenip tabircinin kellesini vurdurmuş.

Sonra bir başka tabirci bulmuşlar o da ona benzer şeyler söylemiş ve aynı akıbet onun da başına gelmiş. Derken bir üçüncüsünü bulup getirmişler. Adam ilki ikisinin başına gelenleri de bildiği için onların tabirlerinin aynısını söylemiş ama sözü değiştirerek. “Sultanım o kadar uzun yaşayacaksınız ki ihtimal, çocuklarınızın öldüğünü bile göreceksiniz!” demiş.

Sultan, “E be kardeşim, sözü böyle söylemek varken, neden başlarını kestirirler ki bu tabirciler” demiş.

Bendeniz de gerek sözü aktarmada, gerekse tavsiyede müspet hareket etmekten yana olduğum için, incinenin gönlünü alırım ama sözümü de söylerim.

Müspet hareket bu çağın en çok ihtiyaç duyduğu tarzdır. Çünkü tahrip imkânları namütenahi gelişmiştir. Eskiden kılıç vardı tahribat birebirdi. Bugünün toplu imha silahlarını düşünün. Bir söz nasıl ki yayın yoluyla bir anda milyonlarca söze dönüşebiliyor, fitne de öyle, tahribat da öyle.

Öyleyse bu zamanda rahmani hareket müspet olmalı. İman etmiş insan ile etmemiş insanın pratikte bir farklılığı varsa, o da ikisinin eylemlerindeki bu müspet veya menfilik olabilir. Yoksa hepimiz aynı şeyleri yiyor ve giyiniyoruz. Çünkü medyatik bir çağda yaşıyoruz ve herkes üç aşağı beş yukarı benzeşmeye başladı…

Evet müminin en güçlü silahı müspet harekettir. Esasında mümin, ne yapabileceği kestirilebilen bir varlıktır. Müminde fluluk yoktur. Fluluk ve kestirememek, münafıklık alametidir.

Dostlarımın, özür dilemelerime, ‘u’ dönüşü yapmışım gibi algıladıkları yazılarıma dönüp bu çerçeveden bir daha bakmalarını dilerim.

Fakat şimdi size bir zıvanadan çıkma olayı anlatacağım. İnşalah yine müspet hareket etmeyi başarırım.

TÜRK TELEKOM VE MÜŞTERİ HİZMETLERİ

Efendim, robotlarla konuşmada pek başarılı olmadığımı itiraf etmeliyim. Eskiden bir şirketi arardınız, santraldeki sizi ilgili zata yönlendirir siz de şikâyetinizi aktarırdınız ve ya çözülür ya da olmazlığını anlardınız.

 Sonra bir takım insanlar gibi şirketler de –bankalar vs gibi- tanrı katına çıkmaya karar verdiler. Kimse sizinle muhatap olmuyor. Sizinle sistem arasında güya akıllı tenekeler koymuşlar sizi oradan buraya buradan şuraya sevk ediyorlar. Nasıl olsa kendi keselerinden bir şey çıkmıyor. Vatandaş sağmal inek! Vakti var mı yok mu önemli değil. “Şunu istiyorsanız, şu tuşa, bunu istiyorsanız bu tuşa basınız” diyecek ama yarım saat kendi reklamını yapıyor. Şöyle muhteşemiz, böyle iyiyiz, beleş kampanyalarımızı dinlemeden geçmeyiniz vesaire vesaire.

Ben bunlarla muhatap olmamak için bütün faturalarımı otomatik ödemeye bağladım yine kurtulamadım. İlla da işiniz düşüyor. Ben geri kafalı eski bir müşteri olduğum için ve pek de ne oluyor bitiyor sorgulamadığım için tıpkı Osmanlı vergi sistemi gibi, bunlar da yakalamışken dayatıyorlar da dayatıyorlar. Tam bir sömürü düzeni kurulmuş gidiyor.

Ne ise kampanyalar adı altında yapılan söğüşleme yöntemlerini burada anlatmayayım. Sanki sadece Türktelekom bu tür işleri yapıyor gibi algılanmasın. Diğerlerinin de ondan farkı yok çünkü.

Benim eski bir ADSL’im vardı. Yetiyordu. On kere aradılar “illa senin gigabiti’ni yükseltmek istiyoruz, onay ver”. Vermeyeceğim kardeşim, ben eski halimden memnunum dedimse de sonunda beni bıktırdılar ve şu kadar daha ödeyeceksin, internetinizin gücü şu kadar gigabite artacak.

Tamam dedim Allahınızı severseniz beni bir daha aramayın. “Ama” dediler “bunu kabul edersen bilmem ne kadar zaman şu kadar ödeyeceksin, pişman olursan yaptığımız indirimleri de senden alırız”  Tamam kardeşim ödüyorum, düşün tek yakamdan.

Sonunda onayı aldılar. Aaa bir de baktım yeni bir kampanya başlatılmış. Öyle bir kampanya ki uzay çağı imkânları veriyorlar. E hadi sen ayrıl da bu yeni sisteme geç. Bizimkiler külüstür. Meğerse adamlar ellerindeki eski sağmal inekleri benim gibi sıkı sıkı bağlamak için tuzak kurmuşlar. İlla seni öpecekler. On yüz milyon kere aramaları da ondanmış.

Ne ise ben keklenmeye ve kandırılmaya her daim hazır bir prototip olduğum için fark etmez dedim. Nasıl olsa mevcut hal de işimizi görüyor dedim aldırmadım. Öyle de söğüşleniyorum böyle de.  (Hele bizim bir Türkcell maceramız var ki… Fırsat geldiğinde onu da anlatırım bir gün…) bizden onay aldılar –şimdi tam da hatırlamıyorum- şu kadar zaman statümde değişiklik yapamayacağım, yaparsam, 8 aylık farkı falan da ödeyecekmişim.

Bunları Telekom bahsi açıldığı için yazıyorum. İlgililerin kale alacağını umduğumdan falan değil.

Sadede gel diyeceksiniz, tamam geliyorum. Ben ev değiştirdim. Bir ilçenin bir semtinden diğerine ev taşıdım. Aradım 444 1 444. Karşıdaki teneke sesi bana yanlış numara çevirdiniz diyor ikide bir. Doğrusu ne? Ne yaparsam doğur çevirmiş olurum. Bilmiyor. Araştır soruştur, sonunda kendi tahminimle önüne bir alan kodu ekleyip aradım. Karşıma yine başka bir teneke çıktı. Şöyle yap böyle yap derken, bir yerde hakiki bir insan sesi ile karşılaştım ve başvurumuzu aldılar. 28 Aralık 2010. “Efendim, ben telefonumun naklini isteyecektim!”

Anamın bilmem neyini filan hatırlayıp hatırlamadığımı sordular… Güvenlik için gereklidir herhalde deyip bütün munker nekir sullerini geçtikten sonra. Kayıt yaptırmayı başardım. Sonra bana bir telefon verdiler, gelişmeleri oradan takip edeyim diye. Ararım ararım cevap yok. Ümraniye Müdürlüğüne aitmiş. Sizi müşteri temsilcisine bağlıyorum diyor bekletiyor ve ardından dıııııııt. Kapanıyor.

Çileden çıktım. Sonunda vaz geçtim.

Yılbaşı geçti gelmediler, yeni yıldan bir hafta geçti gelmediler. Yahu bunlar niye gelmez diye merak ettim ve bir kere daha o verilen telefonu aradım yok teneke adam kendi kendine bir şeyler söylüyor. Sonunda tekrar 444 1 444’ü aradım. “Güzel kardeşim, ben 28 Aralıkta telefonumun nakli için müracaat ettim. Aradan iki hafta geçti neredeyse, bir soran, gelen giden olmadı. Ne yapmam lazım?

Dur bakayım, kontrol ediyorum, diyerek yine ahret soruları sorduktan sonra sınavı geçmiş olacağız ki, “efendim” dedi. “sizin bir müracaatınız olmuş ama sonra da iptal edilmiş” Allah Allah, kim etmiş? “Ben bilmem”  O zaman bir kere daha kaydımızı alın. “Efendim karışıklığa sebep verir”. Peki, ne yapayım?

“Size bir telefon verilmedi mi, bağlı olduğunuz müdürlükle ilgili?”  verildi. “Onu arayın’. Arıyorum ama cevap alamıyorum. Ya santral bozuk, ya da milletle dalga geçiyorlar! “O zaman ben size bir telefon vereyim” oradan öğrenin.

Verdiği telefonu aradım, ciyak ciyak bir santral memuru. Belli ki çileden çıkmış. Bir tek beni dövmediği kaldı. “Kardeşim, bu telefonu 444 1 444’teki teneke ses verdi. Yalan mı söyleyecek?

Ama sanırım kızcağız da haklı. Saydı döktü. “Sen benim lafımı ağzıma tıkıyorsun” dedi. Bunu da niye söyledi anlamadım fakat bir anda şartelim attı. On beş gündür bir telefon hakli yaptıramamışım, en son bir insan sesiyle karşılaşmışım, o da suratıma sayıp döküyor.

Sizin de şirketinizin de, sizden telefon hattı alanın da… Allah müstahakkını versin…

***

Ya sahi Allahını seven birileri bana yardım etsin. Benim derdim ev telefonu falan değil. Zaten hiç de kullanmıyorum. Telefon hattı bağlatmasan ADSL bağlayamayız dedikleri için tutuyorum. Her ay bir telefonluk da para alıyorlar. Ben ev telefonu kullanmıyorum. Kullanmak da istetmiyorum. Gece yarısı acı acı çalıyor. Kalkıyorsunuz bir de bakıyorsunuz birileri… ne ise.

Eğer Türktelekoma muhtaç olmadan bir internet hizmeti alma imkânım varsa ve birileri de bunu biliyorsa lütfen bana yardım etsinler. Ben o ADSL paketinin tamamını yakacağım. Parasını ödeyeceğim. Türktelekomla tüm irtibatlarımı sonsuza kadar sonlandıracağım.

Türktelekom yetkilileri abarttığımı sanıyorlarsa bana ulaşsınlar. Ben onlara telefonları ve kiminle ne zaman konuştuğumu ileteyim. Yahut kendileri girsinler o kaydedildiği idida edilen sesli servislerden dinelsinler de vatandaş ne çekiyor görsünler.

Vazgeçtim eve ev telefonu bağlatmaya. Televizyon veya başka bir yol üzerinden internet alabileceğim bir imkân varsa birileri bana bir yol göstersin.

Hakkında Mehmet Ali Bulut

1954’te Gaziantep’in İslâhiye ilçesinin Kerküt köyünde doğdu. İlkokulu burada tamamladı. Gaziantep İmam Hatip Lisesini ve ardından Gaziantep Lisesini bitirdi. 1978 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap ve Fars Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nden mezun oldu. Aynı Fakülte’nin Tarih Bölümünde doktora tezi hazırlamaya başladı. 1979 yılında Tercüman Gazetesi’ne girdi. Tercüman Kütüphanesinin kurulması ve kitapların tasnifinde görev aldı. Birçok kitap ve ansiklopedinin yazılmasına ve hazırlanmasına katkıda bulundu… Daha sonra gazetenin, haber merkezi ve yurt haberlerinde çalıştı. Yurt Haberler Müdürü oldu. Köşe yazıları yazdı… 1991 yılında Haber koordinatörü olarak Ortadoğu Gazetesi’ne geçti. Bu gazete 5 yıl süreyle köşe yazarlığı yaptı. Yeni Sayfa ve Önce Vatan Gazetelerinde günlük yazıları ve araştırmaları yayınlandı. 1993 yılında haber editörü olarak İhlas Haber Ajansı’na girdi. Kısa bir süre sonra ajansın haber müdürlüğüne getirildi. Mahalli bir ajans konumundaki İhlas Haber Ajansı, onun haber müdürlüğü döneminde Türkiye’nin ve Ortodoğu’nun en büyük görüntülü haber ajansı konumuna yükseldi. 1997 yılında İHA’dan ayrılmak zorunda kaldı. Bir grup arkadaşıyla birlikte Veri Haber Ajansı’nı kurdu. Finansal sıkıntılardan dolayı Ajansı kapattı. 1999 yılında BRT Televizyonuna girdi. Haber editörü ve program yapımcısı olarak görev yaptı. 2001 Mayısında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın danışmanlığına getirildi. 3 yıl bu görevde kaldı. Bir süre Ali Müfit Gürtuna’nın basın ve siyasi danışmanlığını yaptı. Turkuaz Hareket’in mantalitesinin oluşturulmasında büyük katkısı oldu. Bugün Gazetesi Yurt Haberler müdürü olarak çalışan Bulut, emekli ve sürekli basın kartı hamilidir. Eserleri: Karakter Tahlilleri, Dört Halifenin Hayatı, Geleceğinizi Okuyun, Rüya Tabirleri, Asya’nın Ayak Sesleri, Ansiklopedik İslam Sözlüğü, Türkçe Dualar, Fardipli Sinha, Derviş ve Sinha, Ruhun Deşifresi, Gizemli Sorular, Ahkamsız Hükümler, Can Boğazdan Çıkar, Sofra Başı Sağlık Sohbetleri gibi yayınlanma aşamasında olan çeşitli eserleri bulunmaktadır. Roman ve Hikaye: Mehmet Ali Bulut’un Roman türünde yazılmış Fardihli Sinha, Derviş ile Sinha adında iki romanı ve aynı serinin devamı olarak Zu Nima ve Fardipli Sinha 2 ve Fardipli Sinha 3 tamamlanma aşamasındadır. Diğer çalışmaları: Çeşitli dergilerde yayınlanmış çok sayıda makalesi, şiirleri bulunan Mehmet Ali Bulut son dönemdeki yazılarını haber7.com’da yayınlamaktadır. Bulut evli ve bir kızı vardır.

Ayrıca Bakınız

Çanakkale Geçilmedi…

Elhamdülillah, bu millet bir kez daha Çanakkale’nin geçilmez olduğunu gösterdi. Bir kere daha, bu millet, …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir