Ejderhaya Meydan Okuyan Karınca

İnternetteki mail adresime günde ortalama 100 ila 150 arasında ileti geliyor.

Bunların üçte biri yazılarıma gelen tebrikler/tepkiler. Bir kısmı da kitaplarımla ilgili geri dönüşler. Geri kalanın tamamı internette cereyan eden ‘iyi/kötü’ (benim tanımlamam) savaşının yansımaları…

Herkes bir şekilde inandığı  sevdiği bir şeyleri ötekilere ulaştırmak ve onları da kendisi gibi düşünen, tepki veren biri haline getirme çabasında… İnsan tabiatı işte…

Müthiş bir arz var. Ortada o kadar çok bilgi, doküman ve propaganda malzemesi dolaşıyor ki meşgul olsanız gününüzü yediği gibi fikrinizi de hezeyanlaştırıyor. (Sümer tabletlerine bakılırsa, tanrılar, insanın, şu her şeyi kirleten ‘şamata’sının göğe ulaşması yüzünden tufana müsaade etmişler!)

Artık bloke etmek, junk maile otomatik atmak da yeterli olmuyor. Çünkü bir grubun yüzlerce üyesi var ve birileri mutlaka sizi ekliyor. Kurtulamıyorsunuz propagandadan. Ben de bazen blok halde siliyorum.

Gerçi bir yazarçizer için, bunun iyi yanları da var. Oturduğunuz yerden siyasi ve fikri hareketlenmeleri ve trendleri sezinleyebiliyorsunuz. Mesela hangi fikir çıkışta hangisi inişte, insanlar neye ilgi gösteriyor, siyaset nelerin etrafında dolaşıyor, görüyorsunuz. İtiraf edeyim, ‘milligörüş’, ‘haberver’‘saadet gençlik kolları’ adlı yahoo guruplarından gelen mailler bunaltacak kadar çok. Bunların dışında bağımsız çalışan iktidar muhalifleri de var tabii. Baş etmek imkansız, çoğu kere blok halinde silip atıyorm.

Geçenlerde bir başlık dikkatimi çekti ve bakıp okudum. Derken, diğer malilere de baktım. Sonunda fark ettim ki bir grup insan var, karınca gibi çalışıyor. Gayeleri, toplumdaki Ak Parti sempatisini yok etmek. Ak Parti’nin toplumu büyülediğine, gerçek yüzünün bu olmadığına inanmışlar. O tılsımı bozmak istiyorlar. Bunun için de yazı, makale, belge, ibretlik kıssa, hadise ne varsa bulup çoğaltıp dağıtıyorlar.

Çabaları, bana 1994 öncesi Refah teşkilatının o alkışlanacak gayretini hatırlattığı için, dikkat kesildim. Müthiş bir faaliyet devam ediyor. Ana kraliçenin doğurduğu evlatlar (Ak Parti ekibi)  yuvayı terk edip gittiği için, o ana kraliçeye yeni bir evlatlar doğurtmak istiyorlar. Mühiş bir faaliyet müthiş bir gayret. Bu çabaların boşa gideceğini düşünmek zor!

Ve bana öyle geliyor ki, lazım olduğunda, iktidar değirmeninin hızla yıpratıp eritmeye başladığı Ak Parti’nin alternatifini, yine o nüve; yani Selamet’i, Refah’ı, Fazilet’i ve Ak Parti’yi çıkaran Milli Görüş çıkaracak! Bunlar kadar teşkilatlanmayı bilen azimli, gayretli ve inançlı ekip herhalde olmamıştır bugüne kadar… Toplumun özünde saklı emelleri, beklentileri iyi yakalayan bir ekip!

Esasında toplum içinde kökleri bulunmayan partiler, -iktidar olsalar bile- toplum tarafından sürdürülebilir bir beslenme olmadığı için zamanla eriyip gidiyorlar. İktidarın yarattığı rant, bir takım menfaat birlikteliği etmiş insanları bir araya getiriyor ama en küçük bir menfaat veya çıkar çatışmasında yollarını ayırabildikleri için ekipler dağlıyor, dolayısıyla parti dağılıyor. ANAP gibi DSP gibi… Ak Parti, maalesef o yolda ilerliyor. Kendisini besleyen ana aksı beslemedi ki o da kendisini besleyebilsin!

***

Bediuzzaman Menderes’e gönderdiği ve ‘bu zamanda dört parti var’ dediği mektubunda, o dönemdeki partilerden ziyade, toplum içinde kökü bulunan fikir akımlarından söz eder gibidir.

Bir fikrin yaşayabilmesi, her dönemde o fikre yakınlık duyacak ekiplerin varlığına bağlıdır. Daha doğrusu o fikir etrafında oluşmuş bir yaşam tarzı- bir dünya görüşü olmalıdır.

Mesela CHP, adına Kemalizm denmiş, laikliği din edinmiş –güya çağdaş- bir yaşam tarzının tezahürüdür. Hem inkârcı yaklaşımların tümünü kendinde barındırdığı hem de geçmişte milleti susturmak için memura rüşvet verdiği için kendine ait bir ekip ve alan oluşturmuştur. Dolayısıyla her dönemde bir miktar taraftarı vardır ve olmuştur. Büyür, küçülür, dağılır toplanır ama daima bir gurup vardır ki o partiyi destekler.

Aynı şey MHP ve BDP için geçerlidir. Kan milliyetçiliğini esas aldıkları ve o tür milliyetçilikte de menhus bir lezzet bulunduğu için, her daim onların da toplum içinde taraftarları bulunur ve bulunmuştur. Milliyetçilikölmeyeceğine göre bu partiler de her daim taraftar bulacaktır.

Saadet Partisi için de benzer sosyolojik gerekçeler geçerlidir. O da kendince devam etmekte olan bir sosyal tabana oturmuş bulunmaktadır. Milli Görüş denilen ve ini önceleyen, daha doğrusu bireysel yaşamda din realitesini temel alan bir kesim tarafından beslenip büyütüldüğü için, o da her daim yaşama azmine sahiptir.

Ak Parti de ise, o kök üzerinde yeşermiş, o kökten beslenmiş ama sonra o kök ile ilişkilerini kesmiş –yahut asgariye indirmiş- bir parti olarak karşımızda duruyor. Esasında, Ak Parti, pekâlâ toplumda yine ana bir aks olan demokratlığı gerçek manada içselleştirip İslam hakikatlerini kendisine maddi manevi dayanak noktası yapsaydı, belki dayanabilirdi. Yapmadı veya yapamadı.

O yüzden de tıpkı Menderes zamanında olduğu gibi CHP’liler yine ulusalcı ırkçıları yanına almayı başardı ki bu tehlike demektir. Bediuzzaman’ın dediği gibi milliyetçileri (MHP) elde eden CHP’nin bu kere de Ak Parti’yi mağlûp etme ihtimal var. Ben vatan namına telaş ediyorum.

Çünkü Ak Parti, Milli Görüş tabanı ile ilişkisini kestikten sonra kendisini besleyecek yeni cazip dayanak noktaları edinmedi. Belki o teşkilatın yapısını bu tarafa aktardılar ama görüyorum ki ruhu öbür tarafta kalmış… Şimdi İslam’ın maddi manevi hakikatlerini istinat noktası yapması gerekir ki milleti şu dört partinin cazibesinden kurtarabilsin. O bilinç de görülmüyor!

İstanbul’un önde gelen ilçelerinden birinin Ak Parti ilçe başkanına dediğim gibi: ‘Ak Parti teşkilatı misyonsuz! Kendi hükümetin yaptıklarını bile anlamaktan aciz. Esasında hükümet de sanki birçok işi tesadüfen yapıyor gibi… Belki farkındalar belki değiller kader-i ilahi, bu hükümete bir asırda bir görülür veya görülmez işler yaptırıyor. Ama teşkilat farkında değil. En şuurlusu, ‘bir kere daha iktidar olalım da…’ demekten öteye geçmiyor. ”

Tabii bu, iktidar olmuş çoğu kitle partisinin başına gelen bir durum! Toplumun ruhunda var olan bir nüve bazen kendisine güçlü bir taşıyıcı bulur ve onun üzerinden yükselmeye başlar. İnsanlar onun etrafında toplanır, iktidara kadar yürürler. İktidara ulaşanlar, tıpkı Talut’un askerleri gibi, karşılaştıkları ilk ırmakta (yani yakaladıkları ilk fırsatta) suya kana kana banarlar (yani kamu malını şahsileştirirler) ve artık, o misyonu taşıyamayacak kadar hantallaşırlar.

Nitekim sırf ‘ırmaktan su içmek’ için ekibe katılanlar sayesinde bugün Ak Parti, hiç düşünmediği kadar ağırlaşmış, kirlenmiş durumda. En azından yaygın kanaat öyle… Eğer Ergenekon süreci yaşanmıyor olsaydı, Ak Parti çoktan, tükeniş sinyalleri verirdi…

***

Evet, Türkiye dünyanın yaşadığı  krizi bir şekilde, sanıldığından daha hafif atlattı. Ama bu Türkiye’nin gerçeklerini değiştirmiyor. Türkiye’de resmi kayıtlara göre işsizlik oranı yüzde 13. Bu haliyle Türkiye dünyada en kötü dördüncü ülkedir. Ekonomisi batmakta olan ve iflasını ilan eden Yunanistan bile yüzde 7 ile 13. sırada bulunuyor.

İşsizlik gerçekten had safhada…  Üretim yok. Çalışan nüfusu 30-40 milyon civarında. 13 milyon işsiz var. Yani nerede ise her üç kişiden biri işsiz… İş bulup çalışabilenlerin de yüzde sekseni asgari ücretle çalışıyor. 70 milyon nüfusu Türkiye’nin yarısından fazlası asgari ücretle çalışıyor. Geri kalanın yüzde sekseni di 500 ile 750 lira arsındaki bir gelirle hayatını sürdürüyor.

İşte bu, hükümetin en yumuşak yeri… Saadet de tam oradan çalışıyor karıncalar gibi. Ejderhayı, derisinin çizildiği yerden dişliyor.

Hani derler ki, Ejderha ile karıncalar kralı bir meselede ters düşmüşler. Hz. Süleyman’ın huzurunda yaşanan bu tartışmada Ejderhalar kralı karıncayı aşağılar. Onun tekliflerini kale almaz. Karınca ona, sen büyüklüğüne güveniyorsun, kibirleniyorsun. Ben beklemeyi bilirim. Bir gün nasıl olsa derinde bir yırtılma olur. O zaman seninle görüşeceğiz. Kim olduğumu da anlayacaksın!” der.

Hükümet, işsizlik meselesini çözemediği… Derisi de belediyelerdeki dikenli işlerden dolayı yırtıldı yırtılacak! Karıncalar oradan bir işlemeye başladı mı, ejderhanın yapacağı bir şey kalmaz…

***

Bir, bir buçuk yıl sonra seçim var. Ak Parti, son seçimde, askerlerin ve Baykal’ın azim desteğini görmeseydi işi zordu.

Bu sefer karşısına dikilecek cephede saadet de var. Yani milli görüş tabanı. Milli görüş, çok ciddi hazırlanıyor. Ve sanırım, Ak Parti’ye onların vuracağı darbe, CHP’nin ve hatta MHP’nin vereceği zarardan çok daha büyük. Şükretsin ki, MHP anayasa değişikliği konusunda CHP ile aynı safta yer aldı. Eğer o ada SP gibi akıllı hareket edip Anayasa değişikliğine ‘evet’ deseydi AK Parti’nin işi daha da zor olacaktı…

Evet, Ak Parti, zor bir seçime doğru gidiyor. Ülkenin bütün kaynakları satıldığı halde borç bitmiş değil. Yeni imkânlar da üretilebilmiş değil. İşsizlik azaltılabilmiş değil. Tabanın gerçek beklentilerini –başörtüsü ve üniversite meselesini halletmek gibi- karşılayabilmiş değil değil.

Üstelik yıpranmış ve kirlenmiş. Çevreye biraz kulak verirlerse, eleştirilerin hiç de hayali olmadığını muhakkak kendileri de fark edecekler. Şu dönemde bir iki belediyede temizlik yapamazsa Ak Parti, seçimlerde kendisini zorda bırakır. En az birkaç tane Aytaç Durak vakası yaşanabilir çünkü…

Özet olarak, şu, kim tarafından ve nasıl başlatıldığı, belgelerin ortaya çıkması bakımından kimin sürdürdüğü tam da belli olmayan ama yüzde yüz milletin ve memleketin hayrına olan Ergenekon süreci ve rejimin insanileştirilmesi için sergilenen çabalar olmasaydı Ak Parti, DSP’nin son seçimlerdeki akıbetine denk bir hale düşebilirdi!

Şu işsizlik meselesi çözülmezse, mevcut haliyle Ak Parti, belki Ergenekon süreci ve anayasa değişikliği çabalarıyla CHP ve MHP’den gelecek saldırıları bertaraf edebilir ama Saadet’in dipten vuracak dalgalarına karşı dayanır mı bilemiyorum!

Ve Saadet Partisi de sıkı geliyor. En azından benim internet adresime düşen günlük bilgi ve dokümanlardan bunu görebiliyorum…

Hakkında Mehmet Ali Bulut

1954’te Gaziantep’in İslâhiye ilçesinin Kerküt köyünde doğdu. İlkokulu burada tamamladı. Gaziantep İmam Hatip Lisesini ve ardından Gaziantep Lisesini bitirdi. 1978 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap ve Fars Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nden mezun oldu. Aynı Fakülte’nin Tarih Bölümünde doktora tezi hazırlamaya başladı. 1979 yılında Tercüman Gazetesi’ne girdi. Tercüman Kütüphanesinin kurulması ve kitapların tasnifinde görev aldı. Birçok kitap ve ansiklopedinin yazılmasına ve hazırlanmasına katkıda bulundu… Daha sonra gazetenin, haber merkezi ve yurt haberlerinde çalıştı. Yurt Haberler Müdürü oldu. Köşe yazıları yazdı… 1991 yılında Haber koordinatörü olarak Ortadoğu Gazetesi’ne geçti. Bu gazete 5 yıl süreyle köşe yazarlığı yaptı. Yeni Sayfa ve Önce Vatan Gazetelerinde günlük yazıları ve araştırmaları yayınlandı. 1993 yılında haber editörü olarak İhlas Haber Ajansı’na girdi. Kısa bir süre sonra ajansın haber müdürlüğüne getirildi. Mahalli bir ajans konumundaki İhlas Haber Ajansı, onun haber müdürlüğü döneminde Türkiye’nin ve Ortodoğu’nun en büyük görüntülü haber ajansı konumuna yükseldi. 1997 yılında İHA’dan ayrılmak zorunda kaldı. Bir grup arkadaşıyla birlikte Veri Haber Ajansı’nı kurdu. Finansal sıkıntılardan dolayı Ajansı kapattı. 1999 yılında BRT Televizyonuna girdi. Haber editörü ve program yapımcısı olarak görev yaptı. 2001 Mayısında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın danışmanlığına getirildi. 3 yıl bu görevde kaldı. Bir süre Ali Müfit Gürtuna’nın basın ve siyasi danışmanlığını yaptı. Turkuaz Hareket’in mantalitesinin oluşturulmasında büyük katkısı oldu. Bugün Gazetesi Yurt Haberler müdürü olarak çalışan Bulut, emekli ve sürekli basın kartı hamilidir. Eserleri: Karakter Tahlilleri, Dört Halifenin Hayatı, Geleceğinizi Okuyun, Rüya Tabirleri, Asya’nın Ayak Sesleri, Ansiklopedik İslam Sözlüğü, Türkçe Dualar, Fardipli Sinha, Derviş ve Sinha, Ruhun Deşifresi, Gizemli Sorular, Ahkamsız Hükümler, Can Boğazdan Çıkar, Sofra Başı Sağlık Sohbetleri gibi yayınlanma aşamasında olan çeşitli eserleri bulunmaktadır. Roman ve Hikaye: Mehmet Ali Bulut’un Roman türünde yazılmış Fardihli Sinha, Derviş ile Sinha adında iki romanı ve aynı serinin devamı olarak Zu Nima ve Fardipli Sinha 2 ve Fardipli Sinha 3 tamamlanma aşamasındadır. Diğer çalışmaları: Çeşitli dergilerde yayınlanmış çok sayıda makalesi, şiirleri bulunan Mehmet Ali Bulut son dönemdeki yazılarını haber7.com’da yayınlamaktadır. Bulut evli ve bir kızı vardır.

Ayrıca Bakınız

Çanakkale Geçilmedi…

Elhamdülillah, bu millet bir kez daha Çanakkale’nin geçilmez olduğunu gösterdi. Bir kere daha, bu millet, …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir