Le Ağlibene Ene Vu Rusuli!

(Ben ve elçilerim mutlaka galip geleceğiz!)

İslam yurtları tar u mar… Müslümanlar per perişan… Hak din, sahipsiz ve savunmasız… Müslümanların yüreğini vehen kaplamış… Her birimiz ebediyen burada yaşayacakmışız gibi dünyaya sarılmışız. Günaha tevessül etme alışkanlığımız, edepsizlik seviyesine ulaşmış. Hiç birimizde zalimimize dur diyecek feraset kalmamış… O yüzden de imanın fıtri yansıması olan izzet ve heybet bizi terk etmiş…

İdarecilerimiz ve aydınlarımız(!) âleme şirin görünmek için kutsallarımıza saldırıyor. Liderlerimizin ekserisi, kendi halkının rızasını istemek yerine kendilerini o makama getiren dış güçlerin gözünün içine bakıyor. Müslümanların kendi içinde birbirlerine karşı oluşturdukları düşmanlık hissi ejderhaya dönüşmüş, birlik ve beraberliğimizi yutuyor. Her hain niyet, içimizden kendilerine yardımcı olacak işbirlikçiler bulabiliyor.

Daha da garibi Müslümanlar dahi dinini hakkıyla yaşamayı seçmiş insanlara garip bakabiliyor. Sonra da dönüp, Rabbimiz ’den nusret ve yardım bekliyoruz…

Tabibi ki böyle bir durumda böyle bir şey istemeye hakkımız yok. Dualarımızın kabulünü beklemeye de hakkımız yok. Bu İslamiyet ile Rabbin huzuruna çıkmaya da yüzümüz yok amma bizim yine de onun kapısını çalmaktan ve gelecek adına o’na umut bağlamaktan başka çaremiz de yok…

Bu zaman ahir zamandır. Ahir zamanda insanı kurtaracak olan çok amelden ziyade iman ve hakka taraftarlıktır. İltizamdır.

Evet, bugün İslam ümmeti günahlıdır, hastadır, karmaşa içindedir ama yine de hakka taraftardır ve mümindir. Bunun en bariz kanıtı, dünyanın her yerinde onların öldürülmeleri ve onların acı çekmeleridir. Deccalin hakimiyeti, Müslümanın mazlumiyeti üzerine bina edilmiştir zira.

Peygamber efendimiz, “Yeryüzünden ilk kaldıracak rahmet taundur” buyurmuş. Taun ki külli ölümlere sebebiyet veren bulaşıcı yaygın hastalıklardır. Kıran gibi gelir, binlerce insanın ölümüne sebebiyet verir ve sonra kalkıp gider.

İnsanlık, tıbbi gelişmelerle bulaşıcı hastalıkların önünü kesti. Ama semavi belalar ve kıran gibi savaşlar başımızdan eksik olmuyor. Çoğu zalim ecnebilerin eseri olan bu savaşlarda binlerce Müslüman hayatını kaybederek, her biri manevi şehit mertebesine geçiyorlar ve belki de kendi imkânlarıyla kazanamayacakları cennete layık hale geliyorlar.

Daha da önemlisi, mazlumen öldürüldükleri için, toplumlarının masumiyet kazanmasına vesile oluyorlar. Bu, onlara ilahi bir ikramdır. Bu ikrama da, belki de sadece “hakka taraftarlıkları” sayesinde mazhar oluyorlar. Zira bu zamanda takva, çok amel işlemekten ziyade bidatlerden uzak durmak ve hakka taraftar olmaktır.

Nitekim Peygamberimiz layehissalatu vesselam, bir hadis-i şerifinde, ashabına hitaben “Ey ashabım! Siz öyle bir zamanda geldiniz ki, Allah Teâlâ’nın emirlerinden onda dokuzunu yapıp, birini yapmazsanız, helâk olursunuz. Cehenneme gidersiniz. Bir zaman gelecek ki, o zamanın müminleri emirlerin birini yapabilip, dokuzunu bıraksalar, Cehennemden kurtulurlar. O zamanda imanı olanlara müjdeler olsun.” buyurur…

Bu bela ve musibetler, bu sıkıntı ve acılar, bu kırımlar ve katliamlar, inşallah, günahlarımızın kefareti oluyordur. Hem de inananlar olarak birbirimize ne kadar muhtaç olduğumuzu gösteriyor.

Hz Ömer radiyallahu anh, bir komutanına şöyle bir tembihte bulunur:

“Sakın ordunun efradına günah işleme fırsatı verme. Çünkü İslam ordularının muzafferiyeti,  karşıdakilerden daha günahsız olmalarına mebnidir. Bir Müslümanı mağlubiyete götüren günahlarıdır.”

İmdi biz Müslümanlar genelde üç yüz senedir, pratikte ise yüz yıldır mağlup haldeyiz. Osmanlının vefatıyla, Müslümanlar öksüz ve sahipsiz kaldılar. O zamandan beri acı ve zulüm altındayız. Ve o zamandan bu yana da mağlubuz.

Bana öyle geliyor ki ümmet, kefaret ödemenin son merhalelerine yaklaşıyor. İnşallah şu mağduriyetler ve baskılar bizi günahlarımızdan temizleyecek ve böylece İslam toplumu temizlenmiş olacak. En azından, meftun olduğumuz dünyaya müptelalıktan kurtaracak bizi. Mümin, dünyaya müptelalıktan kurtuldu mu, izzet ve şecaat onda hemen karar kılar. İzzet ve şecaat kazanmış İslam’ı durduracak bir kuvvet yoktur. O zaman hiçbir kuvvet, Müslümanları yükselmekten ve İslam’ı hâkim olmaktan alıkoyamaz. Ben öteden beri, -bir takım samimi okurlarımın itirazlarına rağmen- Şii dünyayı da İslam’ın bütünlüğü içine çekmeye çalışıyordum. Ama İran ısrarla “İslam Alemi’nin dışında kalmayı, İslam’a düşmanlıkla beslenen Batının yandaşı olmayı sürdürdü, sürdürüyor. Demek ki İslam’ın birlik ve beraberliği yine onlar rağmen oluşacak. Hâdiseler bize bunu da gösterdi…

Bizim bugüne kadarki mağlubiyetimizin bir sebebi, dünyaya müptelalığımız idiyse, ikincisi de içimizdeki tefrika idi. O tefrika da maalesef yüreğimizi kaplamış ‘vehen’in eseriydi. Yüreklerdeki vehen –dünyaya müptelalık- itibarımızı ve izzetimizi alıp götürdüğü için diğer ümmetler karşısında aciz kalmıştık.

Şimdi dünya, tüm acıları ve tuzaklarıyla bize, sevilmeye değer olmadığını ve keza, İslam ittihadının da ancak Sünni kesim arasında gerçekleşeceğini gösterdi. Sadece bugerçekleşse yeter.

İslam yurtlarındaki keşmekeşlik ve acılar, dünyanın zevkini ve tadını acılaştırdı. Ona bel bağlamanın anlamsız olduğunu gösterdi. Böylece her Müslümanda hakka taraftarlık güçlendi, güçleniyor. Bu taraftarlık, onları bir nevi “Hakkın elçisi” konumuna yükseltiyor…

Ve Cenab-ı Hak da vaat etmiş ki “Ben ve elçilerim muhakkak galip geleceğiz.” Tabii ki bu ayet doğrudan peygamberlere bakıyor ama mana itibarıyla mutluk olduğu için hakka hizmetkârlık eden herkesi içine alır. Kim Allah’ın dinine samimiyet ve sadakatle hizmet etse, o bir tür hakkın elçisidir.

Nitekim Allah sadece peygamberleri değil, samimiyet ve ihlas ile dinine hizmet edenleri de hep muvaffak etmiştir. Bu siyasi liderler için geçerli olduğu gibi, milletler ve cemiyetler bakımından da böyledir… Esas olan “hakka elçi” olabilmektir. O zaman galibiyet muhakkaktır.

Şu millet, hakka taraftarlıkta kararlı olduğunu gösterdi. Malıyla varlığıyla Allah yolunda cehd ettiğinin numenlerini sergiledi, sergiliyor.  Öyleyse ümit edebiliriz ki, bir galibiyet de yakındır.

Şu günlerde bu ülkede yaşanmakta olan kararsızlıklar sizi telaşlandırmasın. Ben kargaşanın üç yıla yakın süreceğini tahmin ediyordum ama gelişmeler, bu kargaşanın daha kısa sürebileceğini gösteriyor.

Akıbet, muhakkak muttakilerin lehinde karar kılacaktır. Ve Dünyanın gerçek varisleri de salihler olacaktır.

İslam düşmanlığıyla iştihar etmiş cemiyetler ve kuvvetler mağlup olacaktır. “Li-Yuzhirahu aleddini kullih” (İslam bütün dinlerden üstün olsun diye…) ayetinin matematik değeri 2014’e tekabül ediyor. Mademki yükseliş o tarihten başlıyor, ondan sonraki mağlubiyet görüntüleri geçicidir.  Şer kuvvetler,  2013, 2014’te yedikleri maddi ve manevi tokattan daha şiddetlisini inşallah 2016’da yiyecekler. 2015’te görülecek üstünlük geçici bir üstünlüktür.

Eğer müminler ittifaklarını bozmasa, aralarına fitne girmesine müsaade etmeseler, 2083 yılına kadar bu yükseliş kesintisiz devam eder. Kimse onları iktidardan indiremez. İnseler de geçici olur. Kısa zamanda yeniden ayağa kalkıp iktidarlarına sahip çıkarlar.

Bu iktidar sürdüğü takdirde de İslam yurtlarını mesken edinmiş yarasalar, bu coğrafyada daha fazla tutunamazlar. Mamafih, onların burada kendilerini emniyete almaları içimizdeki sefihler ve fasıklar sayesindedir. Haçlılar ilk defa İslam yurtlarına geldiklerinde, bölgede ne kadar Sünni anlayış karşıtı gruplar varsa onlarla işbirliği yaptılar ve onların desteği sayesinde 200 yıla kadar bu topraklarda kaldılar.

Bugün de İslam ittihadının önünde duran en ciddi mani, Şia’nın başını çektiği Ehli Sünnet Karşıtı gruplar ve onları destekleyen ateistlerdir. Selahaddin Eyyubi, malum, Kudüs’ün üzerine yürümeden önce, Haçlılara gönüllü destek veren o fitne odaklarına haddini bildirmişti.

Maalesef zaman gösterdi k, ittihadın gerçekleşmesi için bugün de yapılması gereken ilk hizmet o olmalıdır.

Hakkında Mehmet Ali Bulut

1954’te Gaziantep’in İslâhiye ilçesinin Kerküt köyünde doğdu. İlkokulu burada tamamladı. Gaziantep İmam Hatip Lisesini ve ardından Gaziantep Lisesini bitirdi. 1978 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap ve Fars Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nden mezun oldu. Aynı Fakülte’nin Tarih Bölümünde doktora tezi hazırlamaya başladı. 1979 yılında Tercüman Gazetesi’ne girdi. Tercüman Kütüphanesinin kurulması ve kitapların tasnifinde görev aldı. Birçok kitap ve ansiklopedinin yazılmasına ve hazırlanmasına katkıda bulundu… Daha sonra gazetenin, haber merkezi ve yurt haberlerinde çalıştı. Yurt Haberler Müdürü oldu. Köşe yazıları yazdı… 1991 yılında Haber koordinatörü olarak Ortadoğu Gazetesi’ne geçti. Bu gazete 5 yıl süreyle köşe yazarlığı yaptı. Yeni Sayfa ve Önce Vatan Gazetelerinde günlük yazıları ve araştırmaları yayınlandı. 1993 yılında haber editörü olarak İhlas Haber Ajansı’na girdi. Kısa bir süre sonra ajansın haber müdürlüğüne getirildi. Mahalli bir ajans konumundaki İhlas Haber Ajansı, onun haber müdürlüğü döneminde Türkiye’nin ve Ortodoğu’nun en büyük görüntülü haber ajansı konumuna yükseldi. 1997 yılında İHA’dan ayrılmak zorunda kaldı. Bir grup arkadaşıyla birlikte Veri Haber Ajansı’nı kurdu. Finansal sıkıntılardan dolayı Ajansı kapattı. 1999 yılında BRT Televizyonuna girdi. Haber editörü ve program yapımcısı olarak görev yaptı. 2001 Mayısında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın danışmanlığına getirildi. 3 yıl bu görevde kaldı. Bir süre Ali Müfit Gürtuna’nın basın ve siyasi danışmanlığını yaptı. Turkuaz Hareket’in mantalitesinin oluşturulmasında büyük katkısı oldu. Bugün Gazetesi Yurt Haberler müdürü olarak çalışan Bulut, emekli ve sürekli basın kartı hamilidir. Eserleri: Karakter Tahlilleri, Dört Halifenin Hayatı, Geleceğinizi Okuyun, Rüya Tabirleri, Asya’nın Ayak Sesleri, Ansiklopedik İslam Sözlüğü, Türkçe Dualar, Fardipli Sinha, Derviş ve Sinha, Ruhun Deşifresi, Gizemli Sorular, Ahkamsız Hükümler, Can Boğazdan Çıkar, Sofra Başı Sağlık Sohbetleri gibi yayınlanma aşamasında olan çeşitli eserleri bulunmaktadır. Roman ve Hikaye: Mehmet Ali Bulut’un Roman türünde yazılmış Fardihli Sinha, Derviş ile Sinha adında iki romanı ve aynı serinin devamı olarak Zu Nima ve Fardipli Sinha 2 ve Fardipli Sinha 3 tamamlanma aşamasındadır. Diğer çalışmaları: Çeşitli dergilerde yayınlanmış çok sayıda makalesi, şiirleri bulunan Mehmet Ali Bulut son dönemdeki yazılarını haber7.com’da yayınlamaktadır. Bulut evli ve bir kızı vardır.

Ayrıca Bakınız

Çanakkale Geçilmedi…

Elhamdülillah, bu millet bir kez daha Çanakkale’nin geçilmez olduğunu gösterdi. Bir kere daha, bu millet, …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir