Ricciardone’nin Çocukları

Eskiden Kurtlar Vadisi, hadiselerin önünde giderdi. Senaryo icabı anlatılanlar, birkaç ay sonra gündeme gelirdi.

Uzun zamandır izleyemiyordum. Son iki bölümünü yarım gözle takip etme imkânım oldu. Bir de baktım ki, işler o kadar değişmiş ki… Polat‘ın yerine ‘yeni yetme’ -rol gereği söylüyorum. Yoksa ‘Akif’ de bizim evladımızdır ve başarılı olacağına inanıyorum-  birini koymuşlar,  Polat’ı  i’rabdan düşürmeye çalışıyorlar. “İhtiyarlar” da birbirine girmiş.

Dikkat kesilmeme neden olan da zaten ‘ihtiyarlar’dı. İhtiyarlar, güya hakiki derin devleti -olmalı da-  temsil ediyorlar.

Değişen şartlara göre, devletin politikalarını şekillendirmek gerektiğini savunan eski ‘ak saçlı’ ki o AK Partinin yaklaşım ve açılımını temsil ediyordu– iktidardan düşürülmüş. Yerine, ‘eski hali’  – 2002 öncesi şartları– sürdürmeyi prensip edinmiş bir ‘ihtiyar’ getirilmiş. Yeni ak saçlı, eskisini öldürmeyi planlıyor (-Silivri’dekiler bir aklanıp çıksınlar, onu da yaparlar korkarım-). Ama önce elindeki kriptolara ulaşması gerekiyor.

Anlayacağınız, Ak Parti döneminin yaklaşımlarını temsil eden ‘ak saçlı’, görevden alınmış, yerine statükodan yana olan biri getirilmiş. Dikkat etim, tam da Türkiye’de son günlerde gözlemlenen hali aktarmışlar.

Dizide, “Türkiye esik Türkiye olarak kalsın” diyenler, yeniden ipleri ele geçirmeye başlamışlar. Ordan bakınca sayın başbakanımızın neden gidip ‘Balyozcuları’, darbecileri ziyaret ettiğini hemen anlıyorsunuz.

Siz bu duruma ne dersiniz bilemiyorum ama benim açımdan bu, Talut’un Davut’a karşı Calut’un güçleri ile iş birliği yapmasıdır. Ama Talut bundan kendisinin zarar göreceğini bilmiyor…

Türkiye’nin yeniden eski eksenine oturtulması, Batı’yı da Amerika’yı memnun eder. Belki bir süreliğine sular da durulur. Ama Türkiye de yeniden ‘ağanın peştamalcısı’ rolüne dönmüş olur. O zaman Türkiye nasıl büyüyecek? Ağa ölecek ki kendisine bir rol düşsün Ölme eşeğim yaz gelsin…

Evet, Türkiye riskli bir ortamda… Ya risk üstlenip kabuğunu kıracak, ya da üçüncü sınıf ülke kalmaya devam edecek! Gerçekten de Türkiye merkezli öyle bir savaş cereyan ediyor ki, dünyada zerre kadar hamiyeti olanın uykusu kaçar…

Sıklıkla vurgulayıp diyorum ki “Cumhuriyet, Batının, Türkleri ehlileştirme Projesidir”  Belki kurucuların kafasındaki bağımsızlık farklı bir şeydi ama maalesef geriye baktığımızda görülen bu!  Türk milleti, birinci Dünya Savışı mağlubiyeti ve ardından gelen ‘Sevr’ dayatmasıyla yeni bir ‘Ergenekon’ a sığınmak zorunda bırakıldı. Etrafına da Batı  ‘kriterleri’ denilen sıra dağlar çiti çekildi ve orada yok olmaya veya unutulmaya terk edildi.

Fakat millet geçmişini ve özünü unutmadı. Bana göre vaktinde -batıya göre erken-  uyandı ve artık o ‘Ergenekon‘dan çıkmak istiyor. Son on beş, yirmi yıldır çıkış için yaptığı hamleler, ya ‘rehber’in acemiliği ya da henüz vakti gelmediği için akim kaldı. 28 Şubat,  o çabaları ve umutları tamamen yok etmek için yapıldı ama başarılamadı. Bin yıl devam edecek dedikleri duvar beş yıl sonra Ak Parti rövanşı ile başlarına çöktü.

Eğer AK Parti, milletin itimadının yarısına layık olabilseydi, yani, “iktidarı bireysel çakarlarına vasıta yaptılar” iddiaları ortalığı doldurmasaydı, bu ülkede mucizeler yaşanacaktı. Fakat yine de hatırı sayılır çok gelişmeler oldu… Türkiye tüm engellere rağmen kabuğunu kırmaya başladı.

Tabii bu çoklarının uykusunu kaçırdı. Başta batılı ülkeler ve Rusya -ve stratejik ortağı İran da dâhil- olmak üzere bütün Türk düşmanları ellerinden geleni yapmaya başladılar. ‘Terör belası sona ermesin, Türkiye bu bataklıkta kalsın’, diye ne gerekiyorsa yapıyorlar. Tabii ki Amerika da oyunun içinde! Hatta en başta o var. Bir de eski silah arkadaşımız Almanya! Batılı ‘müttefik'(!)lerimiz de. Tüm legal illegal servisleriyle işin içindeler.

Osmanlıyı yıkan yedi düvel, herhalde Türk milletinin ayağa kalkma çabalarına ilgisiz kalmaz. Çünkü kimse hesap ödemek istemez. O yüzden de içimizdeki adamlarını da kullanarak bizi ski yerimizde tutmak isteyeceklerdir. İşte kavga bu! Siz ister doğu-bata kavgası deyin ister Asya-Avrupa kavgası! Temel amaç, Türkiye’nin çıkış yapmasını önlemek!

Son iki yüzyıldır bu tür kavgaları hep Batı kazandığı için yine kazanacaklarını sanıyorlar. Ama bu kere yanılıyor. Hakikaten yanılıyor. Sizde göreceksiniz. Çünkü artık kader Asya’dan yana. Merak etmeyin, korkuya kapılmayın ve umudunuzu kaybetmeyin.

Siz de biliyorsunuz ki önünde sonunda Amerika ile kapışacaktık. Bugüne kadar ne istedi biz onu yaptık. Ama Türkiye artık, “tamam şu senin dediğin gibi olsun ama bu da benim dediğim gibi olsun” diyecek. Dedikçe de kavga çıkacak.

Korkunun ecele faydası yoktur. Mülkün sahibi Allah’tır. O, Musa’nın yıldızını parlatacaksa, hasmı Firavun da olsa, bunu yapar. Hem de yapacak. Amerika ile kapışmamız mukadderdi. Ama bu kadar erken geleceğini düşünmemiştim.

09.09.2012  tarihli ‘Amerika da yıkılacaktır’ başlıklı yazımda (Amerika da Yıkılacaktır!)  şöyle demişim:

“Hiçbir şey durup dururken olmaz. Türkiye acilen içerde kullanılabilecek zaaflarından kurtulmalıdır. Çünkü önümüzdeki birkaç yıl sefinemiz sert ve dalgalı denizlerden geçecek. Doğum horoskopu esas alındığında Türkiye bir Akrep’tir. Satürn Kasım ayından itibaren Akrep burcuna yerleşti. Bu etkisi bir yıl kadar sürecek. Bu da yeni şartların gündeme gelmesi anlamına gelir astroloji lisanıyla. Yani Türkiye’de, liderler arası sıkıntılar yaşanabilir, liderlerin ciddi sorunları olabilir ve daha da önemlisi Türkiye uzun zamandır birlikte hareket ettiği lider bir ülkeyle restleşebilir.

Mamafih, Türkiye, nasıl ki bölgedeki zorunlu dostu İsrail ile restleşmek durumunda kalmışsa, çok uzun olmayan bir zamanda Amerika ile de restleşebilir. Bunu bir yere not edin.”

***

Türkiye, önünde sonunda, bir iki asırdır devam etmekte olan Batı hegemonyasıyla hesaplaşacaktı. Dolayısıyla Başbakan’ın AB yöneticilerine karşı bir tutum takınması gecikmiş bir harekettir. Artık bazı meselelerde Amerika ile ters düşmesi de normaldir.

Bu ters düşmeler dünyanın sonu olmaz. İlişkiler de bitmez. Amerika, akıllı dış politika izleyen her ülke gibi bir Türkiye’yi asla kaybetmek istemez. Onların her ikili ilişkiden, en temel beklentileri, çıkarlarının en yüksek düzeyde gerçekleştirmek… Bu olmazsa, ne koparırsa kardır. Daha da imkânsızsa en az zararla kurtulmayı planlar. Kesip atmaz. Tabii ki Türkiye’yi eskisi gibi sevk ve idare etmek isteyecektir. Buna müsaade edilmezse, onun ortaklığını yeğleyeceklerdir. Siz de akıllı iseniz, bu ilişkileri lehinize çevirirsiniz.

Amerika ne yapıyor şimdi? Belden aşağı vuruyor. Irak meselesinde Amarika ile birlikte hareket etmeyi red ettikleri için hükümet eliyle cezalandırdığı askerlere karşı şimdi  ‘müşfik’ rolü oynuyor. Anlaşılıyor ki bu hükümetten bıktı. Yahut onlardan ele edebileceğini aldı. Şimdi eski atını istiyor. Yani Laikçi Beyaz Türkleri! O yüzden de Silivri’deki mahkemelerin adil olmadığını söylüyor.

Hükümet buna ne cevap veriyor:

“Sen Guantanamoya bak!”

Fakat bu doğru cevap değil. Bu cevap, Silivri mahkemelerinin bir intikam mahkemesi olduğunun itirafı adeta! Şimdi ben dahi orada bir yığın suçsuz insan bulunduğu fikrine kapılmaya başladım. Hele hükümetin, son dönemde balyozcu ‘Silivri Eşrafı’na karşı takındığı müşfik(?) tutumu hiç anlayamıyorum.

Kurtlar Vadisinde, açılımdan ve büyümekten yana olan  ‘ak saçlı’yı alaşağı edip yerine statükocu ihtiyari ak saçlı yapan irade, gelecek hayatta da mı hakim acaba?

Hükümet buna bigâne kalırsa, sanırım fazla uzak olmayan bir zamanda da Ricciardone‘nin çocukları darbe yapar, ‘bizim çocuklar bir kere daha başardı’ demesi için.

Amerika haklı çıkmak için elçisini öldürten, ticaret merkezini uçaklarla bombalatan bir ülke. Size mi acıyacak!

Hakkında Mehmet Ali Bulut

1954’te Gaziantep’in İslâhiye ilçesinin Kerküt köyünde doğdu. İlkokulu burada tamamladı. Gaziantep İmam Hatip Lisesini ve ardından Gaziantep Lisesini bitirdi. 1978 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap ve Fars Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nden mezun oldu. Aynı Fakülte’nin Tarih Bölümünde doktora tezi hazırlamaya başladı. 1979 yılında Tercüman Gazetesi’ne girdi. Tercüman Kütüphanesinin kurulması ve kitapların tasnifinde görev aldı. Birçok kitap ve ansiklopedinin yazılmasına ve hazırlanmasına katkıda bulundu… Daha sonra gazetenin, haber merkezi ve yurt haberlerinde çalıştı. Yurt Haberler Müdürü oldu. Köşe yazıları yazdı… 1991 yılında Haber koordinatörü olarak Ortadoğu Gazetesi’ne geçti. Bu gazete 5 yıl süreyle köşe yazarlığı yaptı. Yeni Sayfa ve Önce Vatan Gazetelerinde günlük yazıları ve araştırmaları yayınlandı. 1993 yılında haber editörü olarak İhlas Haber Ajansı’na girdi. Kısa bir süre sonra ajansın haber müdürlüğüne getirildi. Mahalli bir ajans konumundaki İhlas Haber Ajansı, onun haber müdürlüğü döneminde Türkiye’nin ve Ortodoğu’nun en büyük görüntülü haber ajansı konumuna yükseldi. 1997 yılında İHA’dan ayrılmak zorunda kaldı. Bir grup arkadaşıyla birlikte Veri Haber Ajansı’nı kurdu. Finansal sıkıntılardan dolayı Ajansı kapattı. 1999 yılında BRT Televizyonuna girdi. Haber editörü ve program yapımcısı olarak görev yaptı. 2001 Mayısında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın danışmanlığına getirildi. 3 yıl bu görevde kaldı. Bir süre Ali Müfit Gürtuna’nın basın ve siyasi danışmanlığını yaptı. Turkuaz Hareket’in mantalitesinin oluşturulmasında büyük katkısı oldu. Bugün Gazetesi Yurt Haberler müdürü olarak çalışan Bulut, emekli ve sürekli basın kartı hamilidir. Eserleri: Karakter Tahlilleri, Dört Halifenin Hayatı, Geleceğinizi Okuyun, Rüya Tabirleri, Asya’nın Ayak Sesleri, Ansiklopedik İslam Sözlüğü, Türkçe Dualar, Fardipli Sinha, Derviş ve Sinha, Ruhun Deşifresi, Gizemli Sorular, Ahkamsız Hükümler, Can Boğazdan Çıkar, Sofra Başı Sağlık Sohbetleri gibi yayınlanma aşamasında olan çeşitli eserleri bulunmaktadır. Roman ve Hikaye: Mehmet Ali Bulut’un Roman türünde yazılmış Fardihli Sinha, Derviş ile Sinha adında iki romanı ve aynı serinin devamı olarak Zu Nima ve Fardipli Sinha 2 ve Fardipli Sinha 3 tamamlanma aşamasındadır. Diğer çalışmaları: Çeşitli dergilerde yayınlanmış çok sayıda makalesi, şiirleri bulunan Mehmet Ali Bulut son dönemdeki yazılarını haber7.com’da yayınlamaktadır. Bulut evli ve bir kızı vardır.

Ayrıca Bakınız

Çanakkale Geçilmedi…

Elhamdülillah, bu millet bir kez daha Çanakkale’nin geçilmez olduğunu gösterdi. Bir kere daha, bu millet, …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir