Mehmet Ali Bulut: Tıbbın alternatifi olmaz

Duayen gazeteci, mütefekkir Mehmet Ali Bulut ile gerçekleştirdiğimiz mülakatın dördüncü ve son bölümünde geleneksel tıp, gıda terörü ve üstadın bu alandaki farkındalık oluşturma gayretlerine değiniyoruz.

Birkaç yıldır hiçbir medya kuruluşuna mülakat vermeyen Mehmet Ali Bulut’a İttifak gazetemize gösterdiği nazik ilgi ve teveccüh için teşekkürü borç biliyoruz.

Mehmet Ali Bulut 

Sohbetimizin bu yerinde Tıbb-ı Nebevî’ye değinelim. Medya sektöründeki uzmanlık alanlarınızın akabinde Nebevî tıp alanına yönelmeniz nasıl oldu?

Tıbb-ı Nebevi’den daha ziyade geleneksel tıp desek daha doğru olur.

Eyvallah. Bu durumda soruyu tashih ediyorum. Geleneksel tıp ile teşrik-e mesainiz nasıl başladı?

Esasında kendi dertlerime çare ararken bu kulvara girdim. Girdikten sonra gördüm ki toplumlar tıpkı silah tüccarlarının sürekli savaşa ihtiyaç duydukları gibi ilaç baronları da hastalığa ve hastaya ihtiyaç duyuyorlar. Modern tıp adı altında insanları ve tabii insanlığı haraca bağlamışlar. Hazırladıkları hiçbir ilaç tedavi etme amacı taşımıyor. Hastalanın her insan sağmal bir inek gibi sisteme dâhil ediliyor ve sürekli müşteri haline getiriliyor. Ve işin tuhafı, bu işi, yemin etmiş doktorlar üzerinden gerçekleştiriyorlar.

Hastalık yoktur hasta vardır

Doktorlar da bu habis ve pis rolü can u gönülden üstleniyorlar. Çünkü yaptıkları bir şey yok. Hangi hastalığa ne ilaç verilecek tanımlanmış birileri tarafından. Oysa biz hep biliyorduk ki hastalık yoktur, hasta vardır. Ve hastalığın her insandaki tezahürü de farklı farklıdır.

Modern tıp, geleneksel tıp hangi hususlar üzerine bina edilmiştir?

Modern tıbbın öğrettiği, kesmek, biçmek ve atmak üzerine… Oysa gerçek tıp sağaltmak üzerine bina edilmiştir. Modern tıp, hasta unsuru kesip atarak işi çözdüğünü sanıyor. Neden o uzvun hasta olduğunu hiç araştırmıyor. Hâlbuki önce hastalığın neden bünyede karar kıldığına bakmak lazım sonra neyin buna sebebiyet verdiğini tespit edip kişiyi o sebepten uzaklaştırmak gerekir. Tıp budur.

Sizce günümüzde hastalıkların temel sebebi nedir?

Gördüm ve anladım ki, bu çağda hastalıkların en temel sebebi gıdadır ve o gıdanın tüketimi ile ilgili usulsüzlüklerdir.

Ve sonra gördüm ki ilacı üreten el ile gıdaları bozan ve o gıdalar üzerinden insanları hasta eden aynı el. Cenab-ı Hakk’ın ezelde insan bünyesine zarar vermeyecek şekilde tasarlayıp insana sunduğu gıdaları, biz içine kendiliğimizden bir şeyler katıp yapısıyla oynayıp onu insan bedenine zarar verecek hale getiriyoruz. Doğal olarak insan hasta oluyor. Hasta olan doktora koşuyor ve sonra doktor onu alıp ilaç firmalarının sürekli müşterisi haline getiriyor. Bizim gibi henüz uyanmamış halklar da her gün, her yere hastane yapmayı marifet biliyoruz ve toplu halde bir millet ilaç baronlarının sürekli müşterileri haline getiriliyor. Türkiye silaha verdiği paradan daha çok ilaca para veriyor ve yazık ki idarecilerimiz, hastane kurarak, ilacın parasını devlete ödeterek iyilik yaptıklarını sanıyorlar. Oysa yaptıkları şey, bu toplumu top yekûn ilaç sanayiinin iflah olmaz müptelaları haline getiriyorlar. O baronlar da bizi sömürmenin tadını çıkartıyor.

Bu konu çok derin ve acıdır.

Bu konu çok derin ve acıdır. Aydınlarımızın ve yöneticilerimizin uyanması bekliyoruz. Korkarım ki daha çok ağır bedeller ödeyeceğiz. Her yere şehir hastaneleri kuracaklarına, o paraların yarısı ile geleneksel yöntemlere kişileri yönlendirseler, insanlarımız ne hasta olacak ne de çuval dolusu para ödeyeceğiz. Ama hâlâ bu tür konuların konuşulması bu ülkede sakıncalı, çünkü birileri bu şeylerin konuşulmasından hoşlanmıyor!

Bu sahada neler yapıyorsunuz?

Tekil olarak sadece anlatıyorum ve kendimi mümkün mertebe doktorların eline düşmemek için helâl bir alanda tutmaya ve temiz beslenmeye çalışıyorum. Ben doktor değilim, diyetisyen değilim.  Sadece bir farkındalık var etmek için eski usullerin ne kadar basit ve netice alıcı olduğunu anlatmaya çalışıyorum.

Gıdalar ve yeme yöntemlerinin insanı nasıl hasta ettiğini ne yaparlarsa kendilerinin yediklerinin şerrinden koruyabileceğini anlatmaya çalışıyorum. Ve yazıktır ki bu konuda karşıma en çok dikilenler de kendilerini dindar diye tanımlayan doktorlar!

Türkiye’de ve İslâm dünyasında geleneksel tıp alanında ne türden çalışmalar yapılıyor?

Dünya bu konuda hızla ilerliyor. Amerika’da, Almanya’da vicdan sahibi doktorlar, halklarını ilaç baronlarının hışmından korumak için özellikle hasta olmamak adına koruyucu hekimlik işlerine önem veriyor,  her gün yeni yöntemler keşfedip halka sunuyorlar. Onların keşfettikleri, bizim geçmişte uygulayıp terk ettiklerimizdir.

Bugün İbni Sina tıbbı konusunda uzman insanların sayısı bir elin on parmağını geçmez. Ben geçenlerde biraz merak ettim ve öğrendim ki İbni Sina tıbbı konusunda dört uzaman var, dördü de İsrail vatandaşı.

Bizde, Türkiye’de bu alanda çalışmalar yapan kimler var?

Muammer Yıldız diye bir arkadaşımız var aynı tıbbı uygulayıp mustehzarlar hazırlayan. Sağlık sistemimiz ve –tabi bakanlık üzerinden- gırtlağına öyle basıyorlar ki nefes bile alamıyor. Bu ülkeyi terk edip gitmesini şimdilik ben fakir engelliyorum. Şükür ki son zamanlarda alternatif tıp, geleneksel tıp diye çırpınanlar var artık. Cumhurbaşkanımız cidden olayın farkına vardı çok şükür. Hanımefendi de! Ama tıp ve tababet sistem gırtlağına kadar ilaç sanayiinin eline geçtiği için, kendi bürokratlarına bile söz geçiremiyor.

Bu konuda da ileri gitmeyeyim ki zülfiyâr incinmesin. Sahanın elemanı olsaydım, yani bir gazeteci değil de bir sağlıkçı olsaydım bazı şeyleri göze alıp söylerdim. Ama ben bir gazeteciyim, yırtınsam da bir yere kadar…

Tıbbın alternatifi olmaz

Alternatif tıp gerçekten alternatif midir, tamamlayıcı mıdır? Bu husustaki tetebbuatınızdan müstefîd olmak isteriz.

Hayır, tıbbın alternatifi olmaz. Tıp, insanın sağaltılması için yapılması gereken her şeydir. Ortodoks tıbbın bir icadı olan antibiyotik ve ağrı kesicileri bir kenara atamazsınız. Aslında sağlık sektöründeki gelişmeleri tıbba mı yoksa teknolojiye mi mâl etmek gerekir bilmiyorum.

Antibiyotiklerin enfeksiyonel hastalıkların tamirinde büyük hizmeti var. Ama öte yandan, bir ormana musallat olmuş bir kurt yüzünden bir dağı yakmaya benziyor antibiyotik kullanımı. Her antibiyotik, ikinci hafızamız olan ve gerçekten sağlıklı olmanın en büyük teminatı olan bağırsaklarımızdaki doğal floraya atom bombası atmak gibidir. Tabii gerektiğinde, yani gerçekten ölümcül bir durum söz konusu ise bu yapılabilir. Sonra da bağırsak flora sisteminin yeniden düzenlenmesi işine girilir. Bu yapılmıyor. Bağırsak florası bozulan bir insanın hastalanmamasının imkânı yoktur.

Tıp bununla ilgilenmiyor. Ama geleneksel tıbbın en temel alanı o. İnsanı hastalanmamak üzere konuşlanmıştır.

İlla şu şunun alternatifidir demeye gerek yok. Amma her polipi ameliyatla almak, her hastalanan organı kesip atamak tıp değil. Bu yaklaşım, insanı tanımayan, onun bir sistemler bütünü olduğunu ve her sistemin birbiriyle koordine çalıştığını kabul etmek istemeyen, inançsız ve Allahsız tıbbın icat ettiği ve sonra da herkese dayattığı acı bir durum.

Can Boğazdan Çıkar” ve “Sofra Başı Sohbetler”de gıda ve beslenme özelinde bedenimizle ilgili tavsiyelerde bulunuyorsunuz. Ruh ve beden sağlığı bir bütün müdür?

Evet, bu çağın hastalıklarının yüzde 65’i yediklerimizden ve içtiklerimizden kaynaklanıyor. Bu konuda iki sıkıntımız var; bir, gıdanın kendisi bozuk. İki; nasıl yiyeceğimizi bilmez olmuşuz.

Gıdaların bozulması maksatlı bir durumdur.

Gıdaların bozulması maksatlı bir durumdur. Kur’an onları insanlık için “eleddül hisam” (en tehlikeli düşman) olarak anıyor ve onların tarifini de “Onlar harsı; yani tohumu ve nesli bozarlar” diye veriyor.

Ben o kitap vasıtasıyla bir yandan tabiatı bozulmuş gıdaları anlatıyorum bir yandan da o tür şeyleri yediklerinde nasıl hasta olacaklarını anlatmaya çalışıyorum.

Tabi en az bunun kadar tehlikeli olan bir mesele de hangi gıdanın nasıl ve ne kadar yenileceği meselesidir. Bu tıbbın ‘basic’idir. Doğru gıdayı yanlış yöntemle tüketmek, hatta suyu içmenin vaktini bilip bilmemeye göre bile yediklerimiz başımıza bela olabiliyor. O kitapta da yine yeme içme alanında İslami, hatta İslami demeyelim, tıbbî bir yöntem geliştirmeye çalıştım. Ben icat etmedim, var olan ama unutulmuş bir yöntemi insanlara tanıttım ki, kendilerini doktorların eline düşmekten koruyabilsinler. Mamafih bu konuda çok şükür hayli mesafe alındı…

Kan grubuna göre beslenme önerileriniz var. Can boğazdan çıkmadan kan grupları özelinde tüketilmesi gereken ve uzak durulması lazım gelen gıdalara değinir misiniz?

Kan grubuna göre beslenme Batı geleneksel tıbbının icat ettiği bir şeydir. Bizde bu konu, hıltlar yani mizaçlar üzerine bina edilmiş. İbni Sina insanları mizaçlarına göre tasnif ettiği gibi yiyecekleri de mizaçları ve soğuk sıcak, nemli kuru tabiatları açsından tasnif etmiş ve hangi gıdanın hangi mizaca uygun veya zarar olduğunu belirlemiş.

1950’li yılarda James D’adamo diye Amerikalı bir doktor, bu mizaçlar bahsini inceleyip onları kan grubuna uyarlamış. Biz de ondan istifade ederek, atamız İbni Sina’nın hazırladığı bir yöntemi halkımıza aktarmaya çalıştık.

O kitap 300 bine yakın sattı. Her kitabın ortalama üç beş kişi tarafından okunduğunu varsayarsak epey mesafe alındı denilebilir. Bana kitapla ilgili 40 binden fazla geri dönüş oldu. Duyduklarım sadece teşekkür ve takdir. Çok şükür.

Sizin ilave etmek istediğiniz hususlar nelerdir?

Benimle böyle bir röportaj yaparak, üç yıldır kalemi elinden düşmüş birine bir kısım bildiklerini anlatma fırsatı verdiğiniz için ben size teşekkür ederim!

Estağfirullah Mehmet Ali Bey lütfettiniz. Son olarak okuyucularımıza nasıl bir mesaj vermek istersiniz?

Belki biraz dini imiş gibi görünecek söyleyeceklerim ama öyle değil. Gençlere demek isterdim ki, farzları kılın, büyük günahlardan sakının, yalan söylemeyin ve uçkurunuza sahip çıkın. Dünyanız da ahiretiniz de güzel olur. Dert ve bela yüzü görmezsiniz inşallah. Hatta hak ediş dediğimiz ve atalarımızdan aktarılan genetik ve epigenetik hastalık ve dertlerden da uzak, mutlu bur hayat sürersiniz inşallah!

Nazik alakanız için teşekkür ediyorum.

Ben teşekkür ederim!

Yazar: İbrahim Ethem GÖREN

Kaynak: https://www.ittifakgazetesi.com/mehmet-ali-bulut-tibbin-alternatifi-olmaz-m1105.html

Hakkında Mehmet Ali Bulut

1954’te Gaziantep’in İslâhiye ilçesinin Kerküt köyünde doğdu. İlkokulu burada tamamladı. Gaziantep İmam Hatip Lisesini ve ardından Gaziantep Lisesini bitirdi. 1978 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap ve Fars Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nden mezun oldu. Aynı Fakülte’nin Tarih Bölümünde doktora tezi hazırlamaya başladı. 1979 yılında Tercüman Gazetesi’ne girdi. Tercüman Kütüphanesinin kurulması ve kitapların tasnifinde görev aldı. Birçok kitap ve ansiklopedinin yazılmasına ve hazırlanmasına katkıda bulundu… Daha sonra gazetenin, haber merkezi ve yurt haberlerinde çalıştı. Yurt Haberler Müdürü oldu. Köşe yazıları yazdı… 1991 yılında Haber koordinatörü olarak Ortadoğu Gazetesi’ne geçti. Bu gazete 5 yıl süreyle köşe yazarlığı yaptı. Yeni Sayfa ve Önce Vatan Gazetelerinde günlük yazıları ve araştırmaları yayınlandı. 1993 yılında haber editörü olarak İhlas Haber Ajansı’na girdi. Kısa bir süre sonra ajansın haber müdürlüğüne getirildi. Mahalli bir ajans konumundaki İhlas Haber Ajansı, onun haber müdürlüğü döneminde Türkiye’nin ve Ortodoğu’nun en büyük görüntülü haber ajansı konumuna yükseldi. 1997 yılında İHA’dan ayrılmak zorunda kaldı. Bir grup arkadaşıyla birlikte Veri Haber Ajansı’nı kurdu. Finansal sıkıntılardan dolayı Ajansı kapattı. 1999 yılında BRT Televizyonuna girdi. Haber editörü ve program yapımcısı olarak görev yaptı. 2001 Mayısında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın danışmanlığına getirildi. 3 yıl bu görevde kaldı. Bir süre Ali Müfit Gürtuna’nın basın ve siyasi danışmanlığını yaptı. Turkuaz Hareket’in mantalitesinin oluşturulmasında büyük katkısı oldu. Bugün Gazetesi Yurt Haberler müdürü olarak çalışan Bulut, emekli ve sürekli basın kartı hamilidir. Eserleri: Karakter Tahlilleri, Dört Halifenin Hayatı, Geleceğinizi Okuyun, Rüya Tabirleri, Asya’nın Ayak Sesleri, Ansiklopedik İslam Sözlüğü, Türkçe Dualar, Fardipli Sinha, Derviş ve Sinha, Ruhun Deşifresi, Gizemli Sorular, Ahkamsız Hükümler, Can Boğazdan Çıkar, Sofra Başı Sağlık Sohbetleri gibi yayınlanma aşamasında olan çeşitli eserleri bulunmaktadır. Roman ve Hikaye: Mehmet Ali Bulut’un Roman türünde yazılmış Fardihli Sinha, Derviş ile Sinha adında iki romanı ve aynı serinin devamı olarak Zu Nima ve Fardipli Sinha 2 ve Fardipli Sinha 3 tamamlanma aşamasındadır. Diğer çalışmaları: Çeşitli dergilerde yayınlanmış çok sayıda makalesi, şiirleri bulunan Mehmet Ali Bulut son dönemdeki yazılarını haber7.com’da yayınlamaktadır. Bulut evli ve bir kızı vardır.

Ayrıca Bakınız

Ayağı Yere Basmayan Bir Yazı (II) – (İfsat İktidarının Sonu)

Geçen yüzyılın başında onların taleplerine izin vermeyen Osmanlı’yı yıktılar ve İsrail devletinin kurulması önündeki manileri …

Yorum Yok

  1. Hayirli gunler hocam bende vaktinizi alnadan kisaca bisey sormak istedim rahmetli aidin salih hanifendinin ogrencisi hatice misge istegramda takip ediyorum sifa niyetiyle kapisini calmak icin randevu aldim bu bayan hakkinda bilginiz var mi

Hulya telli için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir