Siyaset Neyi Ölçer?

7 Haziran Seçimleri öncesinde, milletvekili adaylarının belirlendiği gün yayınlanması gerekirken yayınlanmaya değer bulunmamıştır!

Batı medeniyeti insanı başarısıyla ölçer. Başarı da daha çok imkân, güç ve maddiyat sahibi olmak anlamına gelir.

Bizim medeniyetimiz isi insanı “faydalılığı” ile ölçer. Çünkü “insanların en hayırlısı en faydalısı olandır” buyurulmuş.

Bunların bir insanı firavniyete, diğeri kemale ve mahfiyete götürür ama hakikat bu!

Peki, siyaset neyi ölçer? Başarılı olmayı mı faydayı mı? Ve “fayda” deyince bugün biz ne anlıyoruz, toplum ne anlıyor?

İbni Haldun mukaddimesinde, ‘ehli zanaatın’ istifade edebileceği dört sınıf insandan söz eder. Bunların ilki; ‘hem dürüst hem becerikli’ olanlardır.

İkinci grup dürüsttür becerikli değil.

Üçüncü grup dürüst değildir ama beceriklidir.

Dördüncü gurup ne dürüst ne beceriklidir.

Bu sınıflandırma ticaret, sanat ve siyaset erbabı açısından da geçerlidir.

Şimdi size “bu gruplardan hangisi ile çalışmak istersiniz” diye sorsam, elbette ki “Hem dürüst hem becerikli” diyeceksiniz. Ama İbni Haldun’a göre bu doğru bir tercih değil. Çünkü o insan ilk fırsatta sizden ayrılır ve kendisi için çalışmaya başlar.

Dürüst ve becerikli olan sonuna kadar sizinle kalmaz. Çünkü size muhtaç değildir. Kendi imkanlarını var ettiğinde sizden ayrılabilir. Ona yapıncağınız yatırım, -sizin açınızdan- heba olabilir yani. (-Bu prensip, milletvekili adaylarının tespitinde de kullanılıyorsa hem dürüst hem becerikli insanların siyasete girme şansı azalıyor!-)

Dürüst ama becerikli olmayan insan da ürürken değildir. Ne dürüst ne becerikliyi ne sen kapıya alırsın ne ben. Kala kala elimizde “becerikli ama dürüst değil” grubu kalır! Sanayide ticarette, siyasette işi kotaranlar bunlardır. Beceriklidir ama dürüst değil… Maalesef hayatın sosyal realitise bu!

E yani adam iş yapıyor, koşturuyor, uğraşıyor, bir değer üretip ortaya koyuyor, karşılığı basit bir maaş mı olsun? Tabii ki bununla yetinmiyor, yetinemez. Zaten basit bir maaşa veya karşılığa razı olacak olsa gidip –Bediuzzamanın ifadesiyle bir tür dilencilik kapısı olan–  memuriyeti seçer yan gelip yatarak da maaşını alır. Hâlbuki o ne yapıyor, koşturuyor bir şeyler yapıyor, bir takım riskler alıyor, uykusundan fedakârlık yapıyor vs. bunun bir karşılığı olacaktır elbet. Eğer uygun yollarla bunun karşılığını alabiliyorsa ne ala. Değilse o, Özal’ın “benim memurum işini bilir” dediği cinsten değişik kazanç kapılarını aralayacaktır.  Millet için fedakârlık falan… Bunlar içi boş laflar. Fedakârlık dediğin önce sahibini en azından manen) abat etmeli. Öyle değil mi?

Peki, bu doğru mudur?

Ben doğru veya yanlış demiyorum, düzenden bahsediyorum. Siyaset bugün bu işlerin en meşru(!) zemini olmuş.

Düşünün adam servetini döküyor, koşturuyor, koşuşturuyor. Niçin yapsın bunu? Daha fazlasını alamayacaksa? Siz vatan millet sakarya için ne yapıyorsunuz ki o da yapsın?

Dilipak’ın deyimi ile adam Allah rızası için komşusunun hasta çocuğunu arabasıyla hastaneye götürmekten yüksünüyor ama milletvekili olmak için servet döküyor. Her halde Allah’ın rızasını kazanmak için değildir. Mesele Allah’ın rızasını kazanmak olsa, siyaset tee bilmem kaçıncı sırada kalır.

Hem bizde zaten siyaset dürüstlüğü, ahlaklılığı, becerikliliği ölçmüyor. Lidere sadakati ve onun için neler feda edebileceğini ölçüyor.

Ben uzun süre siyasetin “mübarek bir iş” olarak algılanması için çabaladım. Siyaset eğer hakikaten halka hizmet için yapılsa, gerçekten de mübarek ve uhrevi bir kazanç kapısı olur. Ama kimse siyaseti onun için yapmıyor. O yüzden de siyaset “mübarek bir iş” olamıyor bir türlü. İdeoloji de bir kandırmaca. Yani siyaset içindeki sosyal demokrat ile muhafazakârın, liberal veya İslamcının –Müslüman demiyorum- devrimcinin veya milliyetçinim davranış biçimleri aynı… Dürüst siyaset yapanların affına sığınarak söylüyorum “Malı bulan götürmekten kendini alamıyor”.

Elbette birilerinin, ümmetin bu hizmetini görmesi gerekiyor. Yani illa da birileri siyaset yapmak zorunda! Benim söylediğim, onun ticaret kapısı yapılmamasıdır. Halbuki Türkiye’de siyaset, içinde kaybetme riski bulunmayan bir ticaret kapısı olmuş. Malını, itibarını artırmak isteyen zeki insanlar –akıllı demiyorum- o tarafa yöneliyorlar.

Bediuzzaman hazretleri, “… siyasetçi, ekserce tam muttaki dindar olamaz. Tam ve hakiki dindar, muttaki olanlar, siyasetçi olmazlar. Yani, maksad-ı asli siyasetini yapanlarda (asıl maksatları siyaset olanlarda)  din, ikinci derecede kalır, tebei hükmüne geçer. Hakiki dindar ise, “Bütün kâinatın en büyük gayesi ubudiyet-i insaniyedir” diye, siyasete, aşk-ı merak ile değil, ikinci üçüncü mertebede onu dine ve hakikate alet etmeye- eğer mümkünse- çalışabilir. Yoksa baki elmasları kırılacak adi şişelere alet yapar.” (Emirdağ Lahikası, s.53) diyor.

İşte mesele bu!

…..

Türkiye’nin şu andaki gündemi, milletvekili adaylarının tespiti… Partiler haldır haldır bununla uğraşıyor.

Bu sene zahirde en güzelini CHP yaptı, adaylarını ön seçimle belirlemek gibi… Peki, bu tavır, hakikaten düzgün olanları mı öne geçirir, yoksa halkın nabzını tutmasını bilenleri mi?

Bana göre sıkıntı tam da orda başlıyor. Çünkü sıkıntılı olan sadece siyaset ve siyasetçi değil. Halkın kendisinde problem var. Halk pek de dürüst, adil siyasetçi istemiyor. Her istediğini yapacak, onun çıkarlarına –bu çıkarlar ister meşru ister gayrı meşru olsun- kim hizmet edecekse onu tercih ediyor. Şu kadar zamandır, muhalefet iktidarı zedelemek için bir yığın kampanyalar sürdürüyor; “yok bu iktidar şöyledir, yuk bu iktidar böyledir, vay efendik dürüst değiller, malı götürüyorlar” –sanki kendisi gelse başka türlü yapabilecekmiş gibi- kim tınıyor, kim kale alıyor.

Çünkü Türkiye’de siyaset, ‘dürüstlüğü’ ölçmüyor. Parti de toplum da o kişinin ne kadar çıkar sağlayacağına bakıyor. Gerçi hazara dönemlerinde her insanın yaptığı budur ama bu bir dûn-himmetliktir. Siyasetimizin bir adım ileri gitmemesinin nedeni de budur.

Bir zaman (2005 yılıydı sanırım) köyde komşumuz Vahit amcamız vardı –Allah rahmet eylesin- Oğlu da ilçe DYP başkanıydı o zamanlar. Baktım tartışıyorlar? Oğlu da adaşımdı ama “Kuşo” derlerdi. Hayırdır Kuşo, nedir mesele?

-Ya Mehmet Ali gel sen aramızda hakem ol. Biliyorsun ben DYP’nin ilçe başkanıyım. Babam da AK Partiye oy veriyor. “Bari benim hatırım için olsun bir kere de DYP’ye oy ver veya en azında AK Parti propagandası yapma diyorum”, yanaşmıyor.

Vahit amca “Ben siyaset miyaset bilmem. Ben bir köylüyüm ve geçimime bakarım. Bu adamlar (Yani Ak Parti) bana kömür veriyorlar. Yaşlılık parası veriyorlar. Süremediğim tarlam için para veriyorlar, torunlarımın çantasını, kitabını veriyorlar. Ben daha ne isterim siyasetçiden? Çalıyorlarmış, birileri malı götürüyormuş, beni ilgilendirmiyor.  Ben cebime girene bakarım. Bunlar da (yani diğer partiler) kendileri götüremedikleri için yakınıyorlar. Onlar gitse de biraz da biz yesek diye”… dedi bir çırpıda. Sonra da ekledi:

“Beni ilgilendirmiyor kim ne götürmüş. Ben şu yaşıma geldim, bunlar kadar bana hizmet edeni görmedim. Onlara oy vermeyeceğim de bana hayal vaad edene mi inanacağım…”

Dedim ki, Kuşo, sizin şansınız yok. Ak Parti halkın ne istediğini biliyor ve gerekeni de yapıyor. Galiba bir kere daha iktidar yüzü görmek için çoook bekleyeceksiniz.

Nitekim de öyle oldu.

Şimdi yeni bir seçim sürecinin başındayız. Adayları tespit ediyorlar partiler. Kimisi ön yoklama yapıyor, kimisi adayları komisyonların önüne çıkarıyor, kimisi mülakat yaptırıyor! “Hepsi filim” diyesim var ama demeyeceğim!

Kimse neyi ölçtüğünü bilmiyor ki? Hakikaten merak ediyorum. Birilerini neyi göre aday olabilir veya olamaz diye seçiyorlar. Yani temel kriter ne?

Kişinin proje kabiliyetine mi bakıyorlar, sivil hayattaki becerikliliğini mi ölçüyorlar, parasına mı bakıyorlar, partiye ne kadar gelir sağlayacağına mı bakıyorlar? He?

Yoksa ahlakını mı değerlendiriyorlar.

Ben bilemiyorum ama cidden merak ediyorum, siyaset neyi ölçer? Kim niçin aday yapılır veya elenir?

Siz hiç düşündünüz mü?

Hakkında Mehmet Ali Bulut

1954’te Gaziantep’in İslâhiye ilçesinin Kerküt köyünde doğdu. İlkokulu burada tamamladı. Gaziantep İmam Hatip Lisesini ve ardından Gaziantep Lisesini bitirdi. 1978 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap ve Fars Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nden mezun oldu. Aynı Fakülte’nin Tarih Bölümünde doktora tezi hazırlamaya başladı. 1979 yılında Tercüman Gazetesi’ne girdi. Tercüman Kütüphanesinin kurulması ve kitapların tasnifinde görev aldı. Birçok kitap ve ansiklopedinin yazılmasına ve hazırlanmasına katkıda bulundu… Daha sonra gazetenin, haber merkezi ve yurt haberlerinde çalıştı. Yurt Haberler Müdürü oldu. Köşe yazıları yazdı… 1991 yılında Haber koordinatörü olarak Ortadoğu Gazetesi’ne geçti. Bu gazete 5 yıl süreyle köşe yazarlığı yaptı. Yeni Sayfa ve Önce Vatan Gazetelerinde günlük yazıları ve araştırmaları yayınlandı. 1993 yılında haber editörü olarak İhlas Haber Ajansı’na girdi. Kısa bir süre sonra ajansın haber müdürlüğüne getirildi. Mahalli bir ajans konumundaki İhlas Haber Ajansı, onun haber müdürlüğü döneminde Türkiye’nin ve Ortodoğu’nun en büyük görüntülü haber ajansı konumuna yükseldi. 1997 yılında İHA’dan ayrılmak zorunda kaldı. Bir grup arkadaşıyla birlikte Veri Haber Ajansı’nı kurdu. Finansal sıkıntılardan dolayı Ajansı kapattı. 1999 yılında BRT Televizyonuna girdi. Haber editörü ve program yapımcısı olarak görev yaptı. 2001 Mayısında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın danışmanlığına getirildi. 3 yıl bu görevde kaldı. Bir süre Ali Müfit Gürtuna’nın basın ve siyasi danışmanlığını yaptı. Turkuaz Hareket’in mantalitesinin oluşturulmasında büyük katkısı oldu. Bugün Gazetesi Yurt Haberler müdürü olarak çalışan Bulut, emekli ve sürekli basın kartı hamilidir. Eserleri: Karakter Tahlilleri, Dört Halifenin Hayatı, Geleceğinizi Okuyun, Rüya Tabirleri, Asya’nın Ayak Sesleri, Ansiklopedik İslam Sözlüğü, Türkçe Dualar, Fardipli Sinha, Derviş ve Sinha, Ruhun Deşifresi, Gizemli Sorular, Ahkamsız Hükümler, Can Boğazdan Çıkar, Sofra Başı Sağlık Sohbetleri gibi yayınlanma aşamasında olan çeşitli eserleri bulunmaktadır. Roman ve Hikaye: Mehmet Ali Bulut’un Roman türünde yazılmış Fardihli Sinha, Derviş ile Sinha adında iki romanı ve aynı serinin devamı olarak Zu Nima ve Fardipli Sinha 2 ve Fardipli Sinha 3 tamamlanma aşamasındadır. Diğer çalışmaları: Çeşitli dergilerde yayınlanmış çok sayıda makalesi, şiirleri bulunan Mehmet Ali Bulut son dönemdeki yazılarını haber7.com’da yayınlamaktadır. Bulut evli ve bir kızı vardır.

Ayrıca Bakınız

Ayağı Yere Basmayan Bir Yazı (II) – (İfsat İktidarının Sonu)

Geçen yüzyılın başında onların taleplerine izin vermeyen Osmanlı’yı yıktılar ve İsrail devletinin kurulması önündeki manileri …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir