Turan Çömez ilginç bir kişilik… İlk defa parti içi muhalefetiyle dikkatimi çekmişti. Önceleri, ‘danışıklı dövüş’ sanmıştım çıkışlarını. Sonra baktım, bayağı, birilerinin sinir uçlarına dokunuyor.
O tarihten itibaren Çömez soyadının Turan’la buluştuğu her haberi dikkatle izledim.
Bir kere, cesurdu. Hatta pervasız.
İkinci olarak, ilginç ve çarpıcı çıkışları vardı.
Üçüncüsü, vizyonu da bayağı kuşatıcı idi…
Basının, hayatımdaki yerini en aza indiği bir dönemde dikkatimi bu kadar çeken bir siyasetçi ilginç olmalıydı?
Erivan’dan İsrail’e, İsrail’den Lübnan’a ve Lübnan’dan Brezilya’ya kadar karmaşık ilişkiler içindeydi ve gittiği her yerde ilgiyle karşılanıyordu!
Ama o bana hep Osmanlı’nın son dönem ihtilalcilerinden Ali Süavi’yi hatırlatıyordu.
Daima ön safta bulunmak isteyen, övülmeyi seven, hayalleri hakikat sanıp sonra da ona hem kendini hem çevresini inandırabilen usta cerbezeci Ali Süavi!
İlk defe, hutbenin Türkçe okunması gerektiğini de o dillendirmiştir… İngiliz’ler tarafından kullanıldığı bilinen Cemalettin Efgani de ondan etkilendi.
Ne ise dediğim gibi bu zatın bende bıraktığı intiba buydu.
Sonra bir gün yüz çizgilerini dikkatle inceleyebilecek bir fotoğrafını gördüm. O zaman neden bu hissin gelip beni bulduğunu anladım kendimce…
Evet Çömez ‘müstesna’ bir tipti. Kabiliyetlerini aşan bir ‘zeka’sı ve aklını aşan bir ‘hayal gücü’ ve ‘ihtiras’ı var. Aklıselim ile kontrol edilmediği takdirde bu, son derece tehlikeli ve içinden çıkılmaz ilişkilere yol açabilir; insanı sahili olmayan okyanuslara sürebilirdi.
1995-96 yılında, Tuncay Güney’in bir fotoğrafını ilk defa gördüğümde de bu hisse kapılmıştım…
Açık, fakat ortası hafif basık bir alın, mesafeli kaşlar, kanatları geniş ve aşağı meyletmiş güçlü burun, taşkın üst dudak, iki parçaya ayrılacakmış gibi duran güçlü çenesi ve özellikle kulak biçimiyle Çömez’in, gerçekten zabt edilmez bir motor gücüne ve frenlenemez bir ihtirasa sahip olduğu hemen dikkat çekiyor fizyonomik bakışla.
Çömez, bir cerrah… Ama bakıyorsunuz bir sosyolog gibi tespitler yapabiliyor, büyük bir diplomasi tecrübesi varmış gibi uluslararası ilişkilere dahil olabiliyor.
Bu, ondaki güçlü cerbezeci ‘muhayyile’ kabiliyetinden kaynaklanır. Bu tipler son derece mukni konuşurlar ve sanalı, reel kadar canlı tasvir ederler. Gerçeğin kendisinde eksik gedik bulunur, bu tiplerin kurgularında bulunmaz…
Sayın Çömez, artan bir tempo ile dikkatleri üstüne çekmeyi sürdürüyor. CHP’den sonra şimdi de Anayasa Mahkemesi’ne servis yaptığı söyleniyor.
* * *
Biliyorsunuz onu ilk, AK Parti içindeki çıkışlarıyla tanıdık. Kendisini siyasetin içine çeken Tayip beye nerede ise meydan okuması, doğrusu hepimizin hoşuna gitmişti.
Hele AB konusundaki çıkışları!
Ardından, AK Parti karşıtlarının, nefret etme noktasında ‘müttefikun aleyh” oldukları Unakıtan ve oğlu hakkındaki ihbarları herkese ‘bravo’ dedirtti… Sanırım, ‘deveyi yardan uçuran bir tutam ot’ oldu bu bravolar Çömez için.
Kendisini hızla, farklı bir konuma çekti ve parti içinde ‘kontrol altında tuttuğu’ kişiliğini salıverdi. Çünkü o, bin yıl bin değişik idare uygulansa, her seferinde muhalif kalacak bir mizaca sahip. Ali Suavi gibi…
Bu mizaç, sonunda onu, partisinde yalnızlığa sürükledi. Çorum’daki konuşmasında şöyle diyordu:
“365 kişinin içerisinde salonun bir köşesinde tek başıma oturdum. Arkadaşlarım benimle aynı koltuğa oturmaktan korktular. Eğer yanımda otursalardı, listeden çıkarlardı. Maliye Bakanı bile benden korkardı. Beni gördüğü zaman sehpaların üstünden atlardı. Bugüne kadar hep horlandım”
İşte bu son cümleyi doğru okumak gerekir. Birilerini korkutmak onun hoşuna gidiyor. Böylece kendisini horlamış olanlardan intikam almış oluyor…
Psikologlar ve psi uzmanları muhakkak ki bunun, antropsiatrik çözümlemesini yaparak birtakım tespitlerde bulunabilirler ama benim bundan yaptığım istinbat şu:
Biri Sayın Çömez’e dostluk elini uzatmalı. Ve “evet sen haklısın ama her haklı çıktığında her istediğini yapamazsın’ demeli. Çünkü her istediğini yapma hakkı bir tek Şeytana verilmiştir…
Zira bu gidişle sayın Çömez hem kendine hem çevresine hem dâhil olduğu cemiyet ve cemaatlere zarar verecek.
Sayın Çömez, gerçekten zekâsının kıvraklığından, ateşli münazara kabiliyetinden ve parlak fikirlerinden yararlanılabilecek bir insan. Beraberliğinden yarar, muhalefetinden ciddi zarar görülebilir.
Çünkü bu tiplerin haklı çıkmak için yapmayacakları şey yoktur. İşte bakın, Ak Parti aleyhine olması şartıyla herkesle işbirliği yapabiliyor ve yapmaya devam edecektir.
Ben şahsen böyle bir zekânın böyle heba olmasına acıyorum. Bu yazıyı da o yüzden yazıyorum ki, belki, uyanır. Veya dostları ona el uzatır, “Biraz dur da aklın, ihtirasının ulaştığı yere varabilsin” diye…
Kim bilir, onu siyasete çekenlerin onunla ilgili ne umutları vardı! Sanırım şimdi ciddi hayal kırıklı içindedirler. Çünkü Çömez, hızla Ali Süavi’leşmeye gidiyor. Yazık olur ona da unun için umut besleyenlere de!
Benim burada aktarmak istemediğim Ali Süavi ‘nin kişiliğini merak edenler Vikipedia’ya bakabilirler…
Önder Sav ve benzeri CHP’lilerin ağzından kaçırdıkları bakla ile ilgili yazıyı yazacaktım ama önce bu insafsızlara içimizden servis yapanlara temas etmekte yarar gördüm…